Atom Çağı, 1945 yılının Temmuz ayında, Japonya’nın Hiroşima kentinde bir atom bombasının patlamasının ardından başladığından beri, dünyanın nükleer enerji ile karmaşık bir ilişkisi oldu.
Onlarca yıldır nükleer silahların, muhtemelen SSCB ile ABD arasındaki topyekün bir atom savaşının ardından insanlığı yok edeceğine inanılıyordu. Ancak, dünyanın her yerindeki insanlar için tek korku kaynağı bir şehre yapılan saldırı değildi.
Gittikçe daha fazla ülke kendi atom programlarını geliştirdikçe, teknolojinin ilerlemesi için testler kaçınılmaz bir ihtiyaç haline geldi. Kısacası ülkeler, bir atom bombası geliştirdikten sonra, onun çalıştığından emin olmak istiyordu.
Son 70 yılda, bu gezegende kabaca 2 bin nükleer patlama testi yapıldı. Bu testlerin yaklaşık yüzde 75’i yer altında gerçekleştirildi.
On yıllardır, 5 milyon ton TNT kadar enerji açığa çıkarabilen yer altı nükleer testlerinin, yıkıcı depremlere yol açabileceği ve gezegenimizin temellerini sarsabileceğine dair artan bir korku var. Soru şu: Nükleer silahlar gerçekten depremlere neden olabilir mi?
Yer altı nükleer testleri
İlk nükleer bombanın geliştirilmesini takip eden yıllarda, nükleer bombaların fiziksel, jeolojik, kısa vadeli ve uzun vadeli etkileri üzerine araştırmalar kapsamlıydı.
Daha sonra, yer üstü nükleer testlerden kaynaklanan nükleer serpintilerin çevre ve insanların sağlığı üzerinde feci etkileri olduğunu fark edildi.
Bu nedenle, testlerin su altında, uzayda veya yer altında radyasyonun kontrol altına alınabileceği veya dağılabileceği yerlerde daha güvenli olacağı konusunda geniş çapta fikir birliği sağlandı.
Yer altı nükleer testi; ABD, SSCB, İngiltere, Fransa, Çin ve son olarak Kuzey Kore dahil olmak üzere birçok nükleer ülkenin tercih ettiği yöntemdi.
Tüm nükleer testler 1996’da uluslararası bir anlaşmaya cevaben yasaklandı ve bunu ihlal eden tek ülkeler Hindistan ve Pakistan (her ikisi de 1998’de yer altında) ve Kuzey Kore (2006 ve 2008’de yer altında) oldu.
Yer altı nükleer testleri nasıl yapılır
Yer altı nükleer test süreci oldukça basittir. Genellikle 1-3 metre genişliğinde ve 1 kilometre derinliğinde büyük bir çukur doğrudan zemine kazılır.
Nükleer silah bu deliğe indirilir ve ardından radyasyonu emebilen ve atmosfere girmesini önleyebilen çakıl katmanları ile doldurulur.
Ayrıca, patlamanın patlayıcı gücünü kaydedebilen bir dizi kurşun kaplı duyusal ekipman da bölgeye yerleştirilir.
Hem yakın popülasyonlar hem de çevre için en güvenli test yöntemi olarak kabul edilmesine rağmen, bu mükemmel bir sistem değildir.
Yalnızca Amerika Birleşik Devletleri tarafından yapılan 100’den fazla yer altı nükleer testi vakasında, radyasyon atmosfere kaçtı.
Yer altındaki testler depremleri tetikler mi
Son yıllardaki tartışma, tüm dünyada deprem sıklığındaki önemli artış nedeniyle ortaya çıktı ve birçok kişinin, bu büyük yer altı patlamalarının tektonik levha yapısını ve davranışını etkilediğini düşünmesine yol açtı.
Komplo teorisyenleri, bilim insanları, hükümet liderleri ve diğer vatandaşlar yıllardır bu fikri destekledil ve yaydı, ancak bu kesinlikle doğru değil.
İnsan yapımı nükleer bombalardan ilham alan depremler fikri korkutucu bir olasılık, ancak Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırması’na göre bu endişe kaynağı olmamalı.
İnsanların anlayamadığı şey, Dünya’nın tektonik plakalarının büyüklüğü ve gücüdür. Bu plakalar tarafından günlük olarak ele alınabilecek gerilim miktarı çok fazladır.
Örneğin, 40 kilotonluk bir bomba, gezegenin gelgitlerinin günlük hareketinin tektonik plakalarda neden olduğu gerilimden 100 kat daha az enerji açığa çıkarır.
Esasen, gezegendeki gelgit hareketi günlük olarak depremlere neden olmuyorsa, o zaman yer altındaki birkaç nükleer patlama tektonik plakaları yeniden düzenlemek için yeterli olmayacaktır.
Nükleer testleri binlerce kilometre uzaktaki depremlerle ilişkilendirme girişimleri bu nedenle yanıltıcıdır ve gerçeğe dayanmamaktadır.
Alaska’daki Aleut Adaları yakınlarında 1971’de yapılan bir yer altı nükleer testi, Amerika Birleşik Devletleri tarafından patlatılan 5 megatonluk bir hidrojen bombasını içeriyordu ve Richter ölçeğine göre yaklaşık 6.9 büyüklüğündeydi.
Bu, tarihteki en büyük yer altı patlamasıydı ve Aleut Adaları’nın sismik olarak aktif bölgesinde patlatılmasına rağmen, yakındaki tektonik plakalarda daha sonra sismik aktivite meydana gelmedi.
İnsanların depremlere etkisi
İnsanların yaptığı nükler testler, depremlere neden olmasa da bazı durumlarda insanlar depremleri tetikleyebiliyor.
Örneğin barajlar oluşturmak, tektonik bir plakanın belirli bir alanındaki ağırlığını değiştirebilir.
Örneğin, ABD’deki Hoover Barajı oluşturulduğunda, o bölge sismik olarak aktif olmamasına rağmen bölgede yüzlerce küçük deprem tespit edildi.
Bazı araştırmacılar, insanların neden olduğu depremlerin üçte birinin, özellikle sismik olarak aktif bölgelerde rezervuar ve baraj kurma çabalarından kaynaklandığına inanıyor.
Bir dağın merkezinden binlerce ton kömür çıkarmak, tektonik bir plaka üzerindeki stres yükünü önemli ölçüde değiştirebilir ve bu da tamamen insan faaliyetlerinden kaynaklanan küçük sismik depremlerle sonuçlanabilir.